Derin Demokrasi: Görüş Ayrılıklarını Ve Çatışmaları Etkin Yönetin!
Yazan: Cahide Akkuzu
Okuma süresi: yaklaşık 5 dakika
Görüş ayrılıklarınızı ve çatışmaları ilişkilerinizi geliştirmek amacıyla kullanabilirsiniz! Derin Demokrasi ile tanışana kadar bu sava inanmak benim için gerçek dışı idi. Ben, şahsen hayatım boyunca genellikle çatışmalardan kaçtım, görüş ayrılıklarında ise konsensüs aradım. Çatışmadan kaçma eğiliminde olmanın çoğu zaman bedeli de büyük olur ve er ya da geç o bedeli öderiz. Konsensüste ise ulaştığımız sonuç ne tam olarak bizim içimize siner, ne de karşı tarafın içine siner; aslında konuyu tam sonuçlandırmadan halının altına süpürmüş oluruz, ta ki tekrar ısınıp karşımıza çıkana kadar!
Konumunuz ne olursa olsun, ister koca bir şirketi yöneten genel müdür, ister öğretmen, çocuğunu yetiştirmeye çalışan bir ebeveyn, ya da işini yeni kurmuş olan bir girişimci olun. Hangi konumda olursanız olun, mutlaka bir amaca veya hedefe yönelik bir süreç yönetiyor konumda olacaksınız. Başarınız, bu süreci yönetirken insanları anlayabilme ve ortaya çıkan kişiler arası ilişkileri yönetebilme becerinize bağlıdır! Yeni bir bütçe teklifi sunduğunuz zaman, mutlaka sizden farklı düşünen kişiler çıkacaktır, şirketin araç politikasını değiştirmek istiyorsanız, beğenmeyenler çıkacaktır, yöneticiniz yaptığınız işi beğenmiyor ya da yeterince değer vermiyor olabilir, ya da çocuğunuzu nasıl yetiştireceğiniz konusunda eşiniz sizden farklı düşünüyor olabilir. Parmak izimizin bize özel olması gibi, her birimiz dünyayı farklı görürüz. Doğal olarak da, bir konuyu nasıl çözmek gerektiği veya hangi kararı vermek gerektiği ile ilgili fikir farklılıklarımızın olması kaçınılmazdır. İnsanlar kendi görüşlerini, sadece ima ederek dahi olsa, “doğru” ve başkalarının görüşlerini “yanlış” olarak etiketlendirdikleri zaman gerilim ve çatışma ortaya çıkar.
Bazen de kişiler çeşitli sebeplerden dolayı farklı görüşlerini dile getirmekten çekiniyor olabilirler. Konu çok hassas olabilir, tabu olabilir, şirket ya da aile kültürünün etkisiyle bazı kişilerden farklı görüşte olmak geleneğe aykırıdır, ya da ne söylersek söyleyelim sesimizin duyulmayacağını ve çoğunluk görüşü etkileyemeyeceğimizi düşünüyor olabiliriz. Bazen de rütbenizi kullanarak farkında olmadan insanlara bazı kararları dayatıyor olabilirsiniz. Bu kişiler cesaret edip farklı bir görüş ifade edemiyor olabilirler. Bazı ortamlarda aynı fikirde olmamak, işini kaybetmek anlamına gelebilir, anne-babası tarafından veya sosyal bir ortamda onaylanmamak anlamına gelebilir. Siz de suskunluğu kabul olarak yorumlayabilirsiniz. Gerçek şu ki, ifade edilemeyen veya dikkate alınmayan görüşler ortadan kaybolmuyor, varlığını sürdürüyor. Böyle bir ortamda karar alan kişilere karşı direnç oluşuyor. İnsanlar tamam diyor kafa sallıyor, ancak karara uymuyor, ayak diretiyor ya da süreçleri baltalıyor. Direniyorlar, çünkü o kararın sonucundan onlar için önemli olan bir konuda olumsuz yönde etkileniyorlar. Belki ilave iş yükü geliyor, ya da para kaybına yol açıyor, ya da onlar için önemli olan bir değer ile çelişiyor, örneğin özgürlükleri kısıtlanıyor.
Derin Demokrasi, kişiler arası dinamikleri anlamak ve doğru yönetebilmek için, verimli toplantılarla tüm görüşlerin ifade bulduğu katılımcı kararlar alabilmek için, örtük veya açık direnişi iş birliğine dönüştürmek için, gerilim ve çatışmaları çözümlemek için çok kuvvetli bir teoriye dayanan bir yaklaşımdır. Görüş ayrılıklarını ve çatışmaları etkin yönetmenin ilacıdır!
Derin Demokrasi, azınlıkta kalan görüşün çoğunluk görüşteki kişilerin bulundukları bakış açısından göremediği bir bilgeliği olduğuna inanır. Dile getirilen görüş farklılıklarının grubun bilgeliğine katkı sağladığını savunur. Derin Demokrasi araçları, güvenli bir şekilde farklı görüşlerin ifade edilebilmesini, buradan sağlanan bilgeliğin çok pratik bir şekilde karara eklenebilmesini sağlamaktadır. Bu şekilde grup, hem daha katılımcı, hem de grubun tüm zekasını kullanabildiği daha ‘’akıllı’’ kararlar alabilir.
Derin Demokrasi kavramı ilk olarak bir fizikçi ve Jung analisti olan Arnold Mindell tarafından ortaya çıkarılmıştır. Derin Demokrasi’nin temelinde olan Grup Dinamikleri Teorisi Einstein sonrası ortaya çıkan Kuantum Alan Teorisine dayanan dünya bakışına dayanmaktadır. Arnold Mindell bu dünya bakış açısını kullanarak Süreç Odaklı Psikoloji kavramını geliştirmiştir. Böylece psikolojinin insanları ele alışını kuantum dünya bakışı ile uyumlu hale getirmiştir. Bu yazıda bahsettiğim Derin Demokrasi araçları ise Güney Afrika’ da ırkçı rejimin sonunu getiren siyasi değişikliklerden kısa süre sonra Myrna Lewis ve eşi Greg Lewis tarafından geliştirilmiştir. Myrna ve Greg, Apartheid sonrasında artık eşit haklara sahip olan çalışanların sorunlarını çözmek için 15 yıl boyunca çeşitli kuruluşlara destek vermişler. O dönemde, bireylerin gerilim ve çatışmaları çözmelerine yardımcı olacak araçlar geliştirmeye başlamışlar. Myrna ve Greg, Arnold Mindell’ in Süreç Odaklı Psikoloji yaklaşımının temel kavramlarını alarak çalışanların kolayca anlayabileceği ve uygulayabileceği pratik araçlar haline getirmişler. Lewis Derin Demokrasi yaklaşımı, metodu ve araçları bu dönemde geliştirilmiştir. Güney Afrika’ daki başlangıç aşaması süresince ve sonrasında, Myrna ve Greg ABD, Kanada, İngiltere ve Rusya’da bulunan farklı kuruluşlar tarafından bu çalışmaları uygulamak için davet edilmişler. Çalışma dilden dile yayılmış. Lewis Derin Demokrasi günümüzde dünyada 20’ den fazla ülkede, pek çok alanda ve farklı sektörlerde uygulanmaktadır. 25 yılını kurumsal hayatta geçirmiş olan bir kişi olarak, bir anne olarak, günümüzde iş ve sosyal hayatında pek çok başka kimlikleri olan bir kişi olarak, bana göre derin demokrasi ilişkileri ve süreçleri, tüm tarafların içine sineceği şekilde, etkin yürütmenin en önemli anahtarlarından biridir.
Karşılaştığımız sorunları hep rasyonel bir yaklaşımla çözebileceğimizi düşünüyoruz, rakamlarla insanları ikna etmeye çalışıyoruz, mantıklı gerekçeler öne sürüyoruz. Bu yaklaşım çoğu zaman işe yaramıyor, çünkü insanlar duygusal varlıklar. Sonunda bir bakıyoruz, zamanımızın büyük çoğunluğunu insanlarla ilgili sorunları çözmek için harcamışız.
Bir buzdağını gözünüzde canlandırın, sadece %10’ u suyun üzerinde, kalan %90 ise görünmez bir şekilde suyun derinliklerinde. Sigmund Freud bu metaforu insanların bilinç ve bilinçaltını tarif etmek için kullanmıştır. İnsanların davranışlarının çok azı bilinçli, yani farkındalıklı, çok büyük kısmı ise bilinçaltı tarafından yönetilir. Arnold Mindell aynı benzetmenin gruplar için de geçerli olduğunu gösteriyor bize. Grup kavramını iki veya daha fazla kişi olarak düşünebilirsiniz.
Grupların da davranışlarının küçük bir bölümü bilinçli, çoğu ise grup bilincinin altındadır. Grup bağlamında ‘bilinç’ veya farkındalık, herkesin orada olduğu ve olan bitenin farkında olduğu bir durumu ifade eder. Grup bağlamında “bilinçaltı” veya farkındalığın olmaması ise, herkesin orada olmadığı bir durumu ifade eder. Örneğin, toplantıda yapılan bir sunum, katılımcı grubun bilincinde yer alır. O sunum öncesi grubun sadece iki üyesinin arasında geçen konuyla ilgili bir yönlendirme, grubun bilinçaltında yer alır ve grubun bilincini, davranışlarını ve farkındalığını etkiler. Araştırmalar beynimizin çok küçük bir kısmını kullandığımızı gösteriyor. Kullanmadığımız kapasite bir yere kaybolmaz, bilinçaltımızda kullanılmak için bekler. Aynı şey gruplar için de geçerlidir. Doğal işleyişleri nedeniyle çoğu kez gruplar büyüme potansiyellerine veya optimum işlevlerine ulaşamazlar. Bu potansiyel bilinç altında bekler. Grubun bu potansiyeli kullanmaması, veya kullanacak ortamı bulamaması, kendisine fikir sorulmaması, bu potansiyelin bir yere gittiği, yok olduğu anlamına gelmez.
Bunun karar verme süreçlerimizi nasıl etkilediğine bakalım. Geleneksel bir lider, ister CEO olsun, isterse departman yöneticisi, proje yöneticisi, öğretmen veya ebeveyn, karşıt görüşte olan kişiyi çatlak bir ses olarak görür, o kişi arıza yaratan kişi olarak damgalanır. Geleneksel toplantılarda lider bu tip karşıt seslerin ‘nazikçe’ icabına bakar, çatlak sesler bir şekilde nazikçe susturulur. Liderlerin çoğu katılımcı bir yaklaşım göstermek ister, bir yandan farklı fikirleri duymak için insanları konuşmaya davet eder, diğer taraftan ise bu farklı görüşleri nasıl ele alacaklarını bilemezler. Çoğu zaman kendi görüşlerini destekleyen fikirleri daha çok duyarlar. Karşıt veya farklı görüşler göz ardı edilince, dile getiren kişi zamanla toplantılarda alınan kararlara direnç göstermeye başlar, tartışılan konular da derinlik kazanmadan karara bağlanır gider. Kararlar güçlükle uygulanır, verimsizlik başlar.
Bu durumlarda liderin bulunmadığı ortamlarda gerçek duygular ortaya çıkar ve insanlar kendi aralarında dedikodu yapmaya başlar. Liderin olmadığı ortamda bu tepkileri gösterdikleri için bunlar grubun bilinçaltında yer alır. Gerçek duygular çoğu kez öfke, gücenme, dahil edilmeme, kırgınlık, hiçe sayılma gibi duyguların karışımıdır.
Bu duygular yok olmaz ve bilinçaltında kalır ve ‘direniş davranışları’ olarak karşımıza çıkar. Bunlar statükoyu sabote eden ve kararlara karşı gelen davranışlardır. Direniş davranışları önceleri üstü kapalı başlar, bu davranışlar dikkate alınmazsa, zamanla birikip yoğunlaşır, ve daha sonra açık hale gelirler. Lewis Derin Demokrasi bu davranışların yoğunlaşarak yer aldığı göstergeye ‘Direniş Çizgisi’ adını veriyor. Direniş Çizgisi, bir kişinin veya grubun veya organizasyonun statükoya göre nerede olduğunu tespit etmek için güçlü bir teşhis aracıdır. Direniş çizgisinde olmak popüler görüşle farklı fikirde olmak ve ilk aşamalarda kişinin gerçek düşünce ve hislerini açıkça söylememesi anlamına gelir. Ya da bunların dikkate alınmaması anlamına gelir. Bu devam ettiğinde eninde sonunda bir çeşit çatışmaya yol açar. ’Direniş Çizgisi’ nin başlangıç davranışları ve bitiş noktası vardır. Direnci ne kadar erken teşhis edip dikkate alırsanız o kadar hızlı müdahale edip çatışmaya dönüşmesini önleyebilirsiniz. Derin Demokrasi direniş çizgisinin oluşmasını veya varsa ilerlemesini engellemeyi amaçlıyor. Erken safhalarda direnç, gerilim ve çatışmanın çözümlenmesini hedefliyor. Direniş çizgisi davranışları devam ederse ve ilerlerse, zaman içinde bir çeşit savaş, ayrılık, boşanma, geri çekilme ile son bulacaktır.
Dünyadaki pek çok örnek de gösteriyor ki, çoğunluk demokrasisi çözüm değil ve direniş çizgisinin oluşmasını engelleyemiyor. Çoğunluk demokrasisinde, azınlıkta kalan tarafın görüşlerinden vaz geçip çoğunluğu desteklemesi bekleniyor. Gerçekte, azınlıkta kalan taraf, tutkulu olduğu görüşünden vaz geçmiyor, görüşleri dikkate alınmadığı zaman da, direniş davranışları göstermeye başlıyor. Bu direniş davranışları zaman içinde yoğunlaşıyor ve açık hale geliyor, zaman içinde halen dikkate alınmadığında ise maalesef terör davranışları olarak karşımıza çıkıyor.
Kurumsal ortamlarda, lider olarak geliştirmeniz gereken en önemli kaslardan bir tanesi insanlar arasındaki gerilim ile baş edebilme becerinizdir. Çoğu liderlik hataları teşhis hatalarıdır. Gerilimi veya direnci reddetme, görememe, anlamama, veya nasıl baş edeceğimizi bilmediğimizde, çoğu zaman yanlış hareketlerde bulunuyoruz. Ya stratejiyi değiştiriyoruz, ya yeniden yapılanmaya gidiyoruz, ya da ‘problem’ olarak gördüğümüz insanları işten çıkarıyoruz. Bu şekilde gerilim veya çatışma çözümlenemez, bir süre sonra kendini göstermeye devam eder ve direniş çizgisi davranışları tekrar oluşur.
Fikir farklılıklarının oluşturduğu gerilim ve çatışma insanlığın doğal bir parçasıdır, çoğumuz etkin bir şekilde bununla nasıl baş edeceğimizi bilemeyiz. Çatışmadan kaçarız. Söylenmesi gerekeni söylersek ilişkilerimizi kaybedeceğimizden endişe duyarız. Bir konudan her kaçındığınızda sadece çözmemekle kalmazsınız aynı zamanda konuyla ilgili gerilimi baş edilemez hale gelinceye kadar tırmandırmış olursunuz. Hayatın paradokslarından biridir: fikir farklılıklarının anlaşmazlığı ve sürtüşmesi içinde yaratıcı ve yenilikçi çözümler yatar ve güçlü ilişkilerin temeli atılır. Asıl sorun fikir farklılıkları değildir, asıl konu farklılığın oluşturduğu gerilimle nasıl başa çıkacağımız ve çözüme nasıl varacağımızdır. Çeşitlilik ve fikir farklılıklarının başarıyla çözümlenmesi, bu farklılıkların altında yatan daha derin bir bilgeliği, yenilikçiliği ve yaratıcılığı ortaya çıkarır. Günümüzde bir çok şirket çalışan çeşitliliğine önem veriyor, farklılıklara karşı daha kapsayıcı olmak için inisiyatifler yürütüyor. Şirketin potansiyeli ve bilgeliği bu çeşitliliğin ifade bulmasıyla ortaya çıkıyor ve şirketlere rekabet gücü kazandırıyor.
Derin Demokrasi, insanların ve grupların sorunlarını çözebilecekleri beceri ve bilgeliğe sahip oldukları inancıyla çalışır. Grubun potansiyeli ve bilgeliği bilinçaltında yatar, su seviyesinin altındadır. Lewis Derin Demokrasi pratik araçlarla su yüzeyini aşağı çekip grubun bilgeliğini ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor. Derin Demokrasi yaklaşımı öğrenmek ve hayata geçirmek hem kendinize hem de başka insanlara bakış açınızı değiştirecektir. Derin Demokrasi yaklaşımı ile görüş ayrılıkları ve çatışmalar stres ve verimsizlik kaynağı olmaktan çıkıyor. Görüş ayrılıklarını etkin kullanmayı öğreniyorsunuz, süreçlerinizi çok daha verimli ve etkin yönetmeyi başarabiliyorsunuz.
Lewis Derin Demokrasi CoResolve Liderlik Eğitimi içeriği ve tarihleri için: http://www.contextprofessionals.com/derin-demokrasi-coresolve/
Kaynak:
Myrna Lewis: Inside the ‘No’