Değişmeyi Öğrenmek – Bölüm 1
Yazan: Cahide Akkuzu
Okuma süresi: yaklaşık 7 dakika
Bu yeni yazı dizisinde hepimizin öğrenmesi gereken çok önemli bir konuya odaklanacağım: Değişmeyi öğrenmek! İstesek de istemesek de değişim başımıza geliyor, her an değişimin içindeyiz, ondan kurtuluşumuz yok, çoğumuz için de sancılı bir süreçtir bu! O halde, değişimin kurbanı olmak yerine, süreci elimize alalım ve değişmeyi öğrenelim!
Bazen değişimleri kendi isteğimizle başlatıyoruz. Kendi isteğimizle bile olsa, bir yanımız bu değişimi gerçekleştirmek için yanıp tutuşuyor, diğer yanımız ise biraz tedirginlik, endişe gibi karışık duygular içinde. Uzun zamandır beklediğimiz bir terfi almış olabiliriz, ya da bizi heyecanlandıran yeni bir projeye başlıyor olabiliriz. Belki de yurt dışında yaşama hayalimiz vardır, bunu gerçekleştiriyor olabiliriz ya da çocuk sahibi olmak veya teklif aldığımız yeni bir şirkete geçiyor olabiliriz. Her ne kadar bu değişimler arzu ettiğimiz değişimler olsa da, yeniye olan heyecanın yanı sıra, bir miktar da stresle karışık duygular yaratabilir.
Diğer bir taraftan, bazen hiç beklemediğimiz bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz, küt diye başımıza bir şey geliyor ve zorunlu olarak değişim sürecinden geçiyoruz. Mesela bir anda işsiz kalabiliriz, ekonomik dalgalanmalarda maddi kayıplarımız olabilir, biz veya sevdiklerimiz hasta olabilir. Örnekler eklemek mümkün.
Değişim süreçleri; bireysel, ya da parçası olduğumuz bir sistemin, örneğin ailenin veya organizasyonun, topyekûn içinden geçmek zorunda olduğu süreçler olabilir.
Alman kuantum teorisyeni ve Nobel Ödülü sahibi Max Planck şöyle diyor: “Bir şeylere bakış açınızı değiştirdiğinizde, baktığınız şeyler de değişir.” O halde biz de değişime; yönetmemiz gereken bir zorluk gibi değil, bilinçli yaklaşıp değişmeyi öğrenebileceğimiz bir süreç olarak bakalım.
Değişimle mücadele etmekten yakındığımızda, aslında gerçekten mücadele ettiğimiz şey geçiş sürecidir. Amerikalı yönetim danışmanı ve yazar William Bridges, yaklaşık 30 sene değişim ve geçiş süreçlerini araştırmış olan bir uzmandır. “Geçiş Süreçleri: Hayatın Değişikliklerini Anlamlandırmak” adlı kitabında, bir şeyi aniden farklı bir şekilde yaptığınız zaman veya yapacağınızı söylediğiniz zaman o şeylerin aslında değişmediğini açıklıyor. Değişim ve geçiş süreci, birbirlerine paralel ilerleyen iki farklı kavramdır. Değişim dışarıdan gelen bir faktör olabilir, örneğin terfi etmek veya evden çalışma zorunluluğu gibi. Geçiş süreci ise değişime yanıt olarak yaptığımız içsel değişiklikleri tanımlar. Geçiş süreci, insanların yeni gerçekleriyle yüzleşirken ve onları içselleştirirken yaşadıkları 3 aşamalı psikolojik bir süreci anlatır. İnsanların gerçekleri veya fiziksel koşulları değişmiş olabilir, fakat zihinleri ve kimlikleri henüz o değişimi kabullenmediyse, yeni gerçeklerine uygun davranmalarını bekleyemeyiz. Değişim süreçlerinde, insanlar eski olandan direkt yeni olana geçebilmeyi umuyor. Ancak bu, bir kıyafeti çıkarıp başka bir kıyafet giymek gibi kolay bir geçiş değil. Bu bir nevi, bir kimlikten diğerine zaman alan bir yolculuktur. William Bridges bu yolculuğu şöyle anlatıyor:
“Değişim durumsaldır. Geçiş süreci ise psikolojiktir.
Değişim, dışsal olaylar veya faktörlerin değişmesi değildir.
Daha ziyade, bu değişikliklerden herhangi birini yaşamınıza dahil etmek için geçmeniz gereken içsel bir tutum değiştirme ve kendini yeniden tanımlamadır.
Geçiş süreci gerçekleşmeden, değişiklik sadece mobilyaların yerlerinin değiştirilmesi gibidir.
Geçiş süreci gerçekleşmeden değişim başarılı olamaz çünkü kabullenme olmayacaktır.’’
William Bridges, bir kimlikten diğerine geçiş yolculuğunu üç aşamaya ayırıyor:
- Sonlar
- Nötr Alan
- Başlangıçlar
Önceden var olan bir statüko bozulduğu için, deneyimlediğiniz neredeyse her geçiş süreci bir tür ‘Son’ ile başlayacaktır. Ardından, ilk kesintiyi takip eden ve yeni bir statükonun kurulmasından hemen önce gelen, bir ara durum olan ‘Nötr Alan’ gelir. Araf’ ta kalmak bizi rahatsız ettiği için bu aşamayı aceleye getirmeye çalışırız, ancak yeni başlangıcınıza geçmeden önce, ‘Son’ u etkili bir şekilde sindirebilmeniz için kendinize zaman vermek çok önemlidir. Bu üç aşamalı geçiş sürecinin son aşaması olan ‘Başlangıç’ ise ancak içsel bir değişim gerçekleştirebildiğimizde ve yeni bir kimliğe veya deneyime gerçekten girmeyi içsel olarak kabul ettiğimizde gerçekleşiyor.
‘Sonlar’ aşamasının beraberinde getirdiği kaybı sindirdikten sonra ve kendinize nötr alandaki belirsizliği aşmak için zaman verdiğinizde, başlı başına bir süreç olan ‘Başlangıçlar’ aşamasına geçmeye hazırsınız demektir.
Bu yazı dizisinde bu üç fazdan oluşan geçiş sürecinin ilk bölümü olan ‘Sonlar’ kısmına odaklanacağım.
Olumlu ya da olumsuz olması fark etmeksizin değişim bir şeyin sona erdiği anlamına gelir. Sonlar, çoğu zaman bizim için çok değerli olan bir şeyi kaybetmek anlamına gelir. Bu kayıplar genellikle psikolojik acıyı da beraberinde getirir ve hepimiz biliyoruz ki psikolojik acı da fiziksel acı kadar can yakar. Terfi almak bir kutlama sebebi olsa da bu terfi alışkın olduğunuz bir işi yapma rahatlığını kaybetmeniz anlamına gelebilir. Bu nedenle, öğrenmemiz gereken ilk şey, ‘Sonlar’ sürecinden nasıl güvenli bir şekilde geçeceğimiz; ne kaybettiğimizi ve geride hangi kimliği bıraktığımızı tanımlamak ve kabul etmektir.
İlerlemeye başlamadan ve herhangi bir yeniye kucak açmadan önce, neyi kaybettiğinizi kabul etmek, bu kaybı sindirmek ve bu kayıplara tutunmaktan vazgeçmeyi öğrenmek çok önemlidir. Kayıpları tespit edememek ve bunlara hazırlanamamak, geçiş sürecindeki insanların karşılaştığı en büyük zorluklardan biridir. Geçiş sürecinin bu ilk aşaması; aslında eskiden olduğunuz kişinin, sahip olduğunuz o eski kimliğin sonudur. Kayıplarınızı kabul edip yasını tutmalısınız, eski alışkanlıklarınızdan ve eski kimliğinizden vazgeçmelisiniz.
“İnsanlar yeni bir şeye başlamadan önce, eskiden olanı bitirmek ve eski alışkanlıklarını unutmak zorundadırlar.”
William Bridges
Kaybetmek ya da bırakmak üzere olduğumuz şeyler, her zaman çok değerlidir. Geride bir kimliğimizi -belki de yıllarımızı vererek oluşturduğumuz bir kimliğimizi- bırakıyoruz. Gelin bu kayıplara biraz daha yakından bakalım.
Bree Groff, şirketlerin ve liderlerin değişimde başarılı olmalarını sağlayan ünlü bir değişim uzmanı, aynı zamanda SYPartners şirketinin üst düzey yöneticisidir. Bree Groff yılların deneyimi sonucunda, değişim süreçlerinde yaşanabilecek altı çeşit kayıp tespit etmiş:
- Kontrol kaybı – bir şeyin artık sizin kontrolünüz dışında olması. Örneğin, bir tedavi görmek zorundaysanız, doktorunuz ne diyorsa yapmak zorundasınız, bazı konular kontrolünüz dışında kalabilir. Şirketiniz bir değişim sürecinden geçiyorsa ve bu sürece dahil edilmiyorsanız kontrol kaybına uğramış olursunuz. Çocuklarınız büyüyor ve kendi kararlarını alıyorlarsa, onlar üzerindeki kontrolünüzü kaybedebilirsiniz.
- Gurur kaybı – iyi yapmaktan gurur duyduğunuz görevler artık sizin sorumluluğunuzda değildir. Övünç kaynağınız olan yönlerinize artık ihtiyaç duyulmaması ve kullanamamanız, yapmış olduğunuz katkıların dikkate alınmaması.
- Hikayenizin kaybı – savunduğunuz, belki de yıllarca oluşturmak için didindiğiniz hikayenizin artık anlamını yitirmesi. Örneğin, online satışın yaygınlaşması müşteri deneyimi konseptini başlı başına değiştirmiştir. Mağazada müşterilerine belli bir deneyim yaşatmak üzere hikayelerini kurgulamış olan şirketler bu ‘kaybı’ yaşamaktadırlar. Buna diğer bir örnek ise yöneticilik tarzı olabilir. Yıllarca belli bir yöneticilik tarzı benimsemiş ve başarılı olmuş kişiler, yeni teknoloji ve yeni kuşakların iş dünyasına dahil olması ile beraber, bu ‘başarı hikayelerini’ kaybediyorlar.
- Zaman kaybı – çok zamanınızı ve emeğinizi verdiğiniz bir projenin veya işin gerçekleşmemesi. Verdiğiniz zaman ile birlikte maddi kayıplarınız da olabilir, ümitleriniz de yitip gitmiş olabilir.
- Aşinalık kaybı – yeni bir şirkete geçiş yaptığınız zaman aşina olduğunuz kişiler ve ortamı geride bırakmış oluyorsunuz. Ülke veya şehir değiştirdiğinizde, yine aşina olduğunuz çevrenizi bırakmış oluyorsunuz.
- Yetkinlik kaybı – sahip olduğunuz yetkinliklerin artık işe yaramaması ya da yeni bir göreve geçtiğiniz zaman ihtiyaç duyduğunuz yetkinliklere henüz sahip olmamanız.
Elbette başka kayıp türleri de eklemek mümkün. Ortak nokta ise, her bir kayıpla beraber bizim için önemli olan bir kimliğimizi kaybetmemiz.
Sonlar, kayıplar ve yas gibi kavramlar üzerinde durmak, bunlar hakkında konuşmak kulağa hoş gelmeyebilir, ama çok gerekli ve faydalıdır. Eski kimliğinizin öldüğünü ve bu eski kimliğin sizi bugünlere kadar getirdiğini kabul etmek; bu eski kimliğin size sağladıkları için ona hakkını vermeniz gerekiyor.
Olduğum şeyden vazgeçtiğimde, olabileceğim kişi olurum.
Sahip olduğum şeylerden vazgeçtiğimde, ihtiyacım olan bana ulaşır.
Lao Tzu’nun Tao Te Ching kitabından
Kayıp ister fiziksel, isterse de duygusal olsun, öncelikle kaybı tanımlamak, sonra da bu kaybın yasını tutmak önemlidir.
David Kessler dünyanın en önde gelen yas uzmanlarındandır. Elisabeth Kübler-Ross ile birlikte “Yas ve Yas Tutmak Üzerine: Kaybın Beş Aşamasında, Yasın Anlamını Bulmak” adlı ünlü kitabı yazdılar. Kitaplarında yasın inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere 5 aşamasını anlatıyorlar. Bu aşamalar çizgisel değildir ve bu sırayla gerçekleşmeyebilirler. Yas sürecinin en önemli ve dönüşümün gerçekleştiği kısım kabullenme aşamasıdır. Kabullenme kontrolün artık bizim elimize geçtiği anlamına gelir. Kabullenince gücümüze kavuşuruz.
Sürekli keşke farklı olsaydı demeden, durumu tamamen olduğu gibi kabul etmek, değişimi içselleştirip gerçekleştirmeye giden tek yoldur. Bu sadece olayları veya durumları kabullenmeyle ilgili de değil. İnsanları oldukları gibi kabullenmeye, bize görmek istemediğimiz yüzlerini gösterdiklerinde, o yüzlerinin varlığını kabullenmeye başlamalıyız. Kayıplarımızı adlandırmak, kabul etmek ve kayıplarımızdan vazgeçmek, değişim sürecindeki bu ilk aşama olan ‘Sonlar’ aşamasında içinden geçip tamamlamamız gereken adımlardır.
Bunları söylemek kolay; gelin bunları nasıl hayata geçirebiliriz bakalım. Sonuçta hepimiz, öyle ya da böyle; kendi isteğimizle ya da zorunlu, küçük ya da büyük, görece kolay veya daha zorlu bir değişim sürecinden geçiyoruz. Bu üç aşamalı geçiş sürecinin ilk aşaması olan ‘Sonlar’ aşamasında uygulayabileceğiniz taktiklere bakalım.
Kayıplarınızı tanımlayın
Yeni hayatınızda nelerin farklı olacağını listelemek için kendinize zaman ayırın. Aklınıza gelen tüm ayrıntılara kadar bunları listeleyin. Bunların, hayatınızın diğer alanları üzerindeki zincirleme etkilerini düşünün ve listeye ekleyin. Sabırla listeye eklemeler yapın, hiçbir ayrıntıyı kaçırmayın. Sonra listenize bakın ve kayıplarınızı tespit edin, kimliğiniz ile ilgili neleri kaybettiğinizi tanımlayın.
Kayıplarınıza bakın ve şu soruları gözden geçirin:
- Şimdi bu değişiklikler başınıza geldiğine göre, hangi alışkanlıklarınızdan vaz geçmeniz gerekir?
- Kendinizi nasıl gördüğünüze baktığınızda, bunlardan hangi kısımlar artık geçerliliğini yitirdi?
- Eskiden yaptığınız hangi şeylerin yapış şekillerini tekrar gözden geçirmeniz gerekiyor?
- Hangi ihtiyaçlarınız artık karşılanmayacak? Bunları karşılamanın yeni bir yolunu bulabilir misiniz?
Bu süreçte duygularınızı sağlıklı bir şekilde ifade etmek kayıplarınızı tanımlayıp içinize sindirmek için size yardımcı olacaktır.
Resmi netleştirin
Nelerin tam olarak değişeceğini, nelerin ise eskisi gibi devam edebileceğini tam olarak netleştirin. Bazen de eyvah her şey tamamen değişecek diye düşünürüz, ancak daha yakından baktığımızda bunun gerçek olmadığını anlarız. Kendinize yaptığınız listeye bakın ve onları gruplayın. Göreceksiniz ki, aslında değişim gerektiren ve farklı olacak şeyleri bir kaç ana tema altında gruplandırabileceksiniz. Gruplandırmış olduğunuz ana temalara bakıp, hangi kimliklerinizin bu değişimden etkilendiğini tespit edin. Hangi kimliklerinizden vaz geçmeniz ya da hangilerini değiştirmeniz gerekiyor bunu netleştirin. Aynı şekilde, bu süre içinde nelerin değişmeyeceğini de tespit edin, listeleyin ve gruplayın. Hangi kimlikleriniz bu değişimden etkilenmiyor, bunu da netleştirin. Bu netlik, size karşı karşıya olduğunuz durum ve süreç konusunda gerçekçi bir resim verecektir. Bu şekilde kayıplarınızı kabullenme, sindirme ve bunlara tutunmaktan vaz geçme sürecini daha da desteklemiş olacaksınız.
Kayıplarınızla vedalaşın
Kayıplarınıza hoşça kal demenin bir yolunu bulun. Bazı kayıpların ise yeri doldurulamaz. Bu durumlarda, gerçek ya da sembolik olarak yas tutmanın ve veda etmenin bir yolunu bulmak gayet doğal ve gereklidir. Bu, gelecek olan tüm yeni şeylere yer açmanıza yardımcı olacaktır. Kayıpların yasını tutmak için zaman ayırın. Kendinizi kayıplarınızdan dolayı kızgın, üzgün, korkmuş, depresif ve kafası karışmış hissetmeniz gayet doğaldır. Duygularınızdan kurtulmaya çalışmayın. Duygularınızı güvendiğiniz kişilerle paylaşın.
En büyük dostumuz da en kötü düşmanımız da kendi zihnimizdir. Kayıplarımızdan vazgeçme gücüne sahip olmak zihinsel bir süreçtir. Düşünceleriniz ile kendinizi özdeşleştirmeyin, düşüncelerinize dışardan bakın, gelip geçmelerini izleyin; bu gelip geçen düşüncelerinize ne anlam atfedeceğiniz sizin elinizde. Düşüncelerinizin kölesi olmayı seçerseniz, kölesi olursunuz. Düşüncelerinize kimliğinizden bağımsız, sadece gelip geçen birer düşünce olarak bakıp dışarıdan onları izlerseniz, belki düşüncelerinize daha farklı bir anlam atfedebilirsiniz. Belki de size hizmet etmelerini sağlayabilirsiniz. Kayıplarınızla vedalaşmak, düzgün bir kapanış yapmanızı gerektirir. Gerçekten vazgeçip yolunuza devam etmek için, bazen pişman bile olmayan insanları affetmeniz gerekir. Yıllarca biri ya da bir şey hakkında, onlar mutlu bir şekilde hayata devam ederken, kızgınlık duymak sadece ve sadece sizi incitir. En önemlisi ise, kendimizi de affetmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Bu üç aşamalı geçiş sürecinin ilk aşaması olan ‘Sonlar’ aşamasını hakkıyla tam anlamıyla sonlandırmadan yeniye geçiş yaptığımızda hep içimizde bir tortu kalır. Tamamlanmamış, yarım kalmış, eksik kalmış bir tarafı olur ve bazen de yıllarca içimizde sürüklenir gider. Sonlar aşamasına hakkını vererek, gerektiği kadar bu safhaya zaman da vererek kapanış yapmak önemli. Kapanışlar bize bir bitiş hissi verir, bir şeyin sonuna geldiğimizi bize fark ettirir, geride bıraktığımız şeylerin başarılarını ve pişmanlıklarını kabul etmemizi sağlar. Yeniye temiz bir geçiş için bize yeni bir yol açar.
Bir sonraki yazıda değişim sürecinin ikinci aşaması olan ‘Nötr Alan’ ı anlatacağım.
Bir şeylere tutunmak, yalnızca bir geçmişin olduğuna inanmaktır.
Bir şeylere tutunmaktan vazgeçmek ise bir geleceğin olduğunu bilmektir.
Daphne Rose Kingma
Kaynaklar:
Transitions: Making Sense of Life’s Changes – William Bridges
On Grief and Grieving: Finding the Meaning of Grief through the Five Stages of Loss. – David Kessler & Elisabeth Kübler-Ross
Bree Groff web site: